Kur'an kelimesinin türediği kök konusunda farklı görüşler vardır. Bu görüşleri. Kelimenin hemzesiz ve hemzeli olduğunu savunanlar olarak iki grupta ele almak mümkündür. Kur'an isminin hemzesiz olduğunu söyleyenler içinde yer alan imam Şafii'den rivayet edilen. Başka ilim adamlarının da desteklediği birinci görüşe göre kelime harf-i ta'rifli olarak "el-kuran" şeklindedir ve ne "kara'e" fiilinden ne de başka bir kökten türemiştir; Tevrat ve İncil gibi son din için gönderilen kitaba Allah tarafından verilmiş özel isimdir (Bey haki, I, 277).
On kıraat imamından İbn Kesir kelimeyi hemzesiz, diğerleri hemzeli olarak okurlar. Ebü'l-Hasan el-Eş' ari ile birlikte bir grup âlime göre kelime karn kökünden türemiştir ve "bir şeyi diğer bir şeye yaklaştırmak, katmak" anlamındadır. Yahya b. Ziyad el-Ferra ve Kurtubi ise kuran kelimesine kök olarak kara'ini gösterirler. Çünkü Kur'an ayetlerinden bir kısmı diğerini tasdik etmekte ve ayetler birbirine benzemektedir (Zerkeşi, l, 374).
Kuran’ın terim anlamıyla ilgili olarak çeşitli tanımlamalar yapılmış, bunlar büyük ölçüde bir araya getirilerek şöyle bir tarife ulaşılmıştır: "Kur'an, Allah tarafından Cebrail vasıtasıyla mahiyeti bilinmeyen bir şekilde son peygamber Hz. Muhammed'e indirilen, Mushaflarda yazılan, tevatürle nakledilen, okunmasıyla ibadet edilen. Fatiha suresiyle baş ayıp Nas süresiyle biten, başkalarının benzerini getirmekten aciz kaldığı Arapça müciz bir kelamdır." Bu tarife göre Hz. Peygamber'e indirilmeyen kitap ve sayfalara, Kuran’ın tercümesine veya Kuran’ın manalarının Arapça olarak başka kelimelerle ifade edilmiş şekline, Hz. Osman'ın Mushaflarının hattına uymayan kıraatlere ve kutsi hadislere Kur'an denilemez (Şevkant, S. 62). Kuran’ın diğer isim ve sıfatlarının sayısı konusunda bir görüş birliğinin bulunmaması, aslında isim olmayan bazı kelimelerin isim veya sıfat olarak kabul edilmesinden kaynaklanmaktadır. Zerkeşi ve Süyüti, Şeyzele'nin elli beş isimden söz ettiğini kaydederler.