Ahiret

     Dünya hayatından sonra başlayıp ebediyen devam edecek olan ikinci hayat. Ahiret dünya hayatı­nı takip eden, ona benzer fakat daha değişik ve ölümsüz bir hayattan, ebediyet âlemine ait çeşitli merhaleler ve hallerden ibarettir. Ahiret inancı. İptidai kavimler dâhil, tanrının varlığını kabul eden hemen hemen bütün din ve düşünce sistemlerinde mevcut olmakla beraber, ölümden sonraki bu hayatın mahiyeti ve tasviri hakkında birbirinden farklı görüşler benimsenmiştir. Eski Ahid'de dünya hayatından sonra ruhun ölmezliğine ve dünyada işlenen günahların tespit edildiğine işaretler bulunduğu gibi ölümden sonra Allah'ın görüleceği Yapılan arnellere karşılık verileceği de ifade edilir.

    Fahreddin er-Razi'ye göre ahiret konusunun akli ve nakli olmak üzere iki yönü vardır. İnsan vücudunun ve içinde yaşadığımız kâinatın fani olduğunu. Öldükten sonra tekrar dirilmenin de imkân dâhilinde bulunduğunu kabul etmek konunun akli yönünü.  kıyametin nasıl kapacağı ve ahiret hayatının nasıl başlayıp devam edeceği hususu ise nakli yönünü oluşturur. İlk dönemlerden itibaren filozoflar da eskatoloji ile meşgul olmuşardır. Onların konuyla ilgilenmesi inanç açısından değil, yaratılış felsefesi, ahlak anlayışı ve ruhun ölmezliği açısındandır. Ahiret hayatı beş duyunun idrakleriyle sınırlı bulunan pozitif ilimlere konu teş­kil etmez. Bu sebeple onunla ilgili olarak ilim adına kesin bir şey söylemek mümkün değildir. Ne var ki ilim adamı da düşünen ve duyan bir insandır. Şahsi temayülleri ve ilmi yorumları sonunda ahiret konusunda müsbet veya menfi bir kanaate varabilir. Kur'an-ı Kerim'in ahireti ispat metodu. "Nereden geldim, nereye gidiyorum?" sorusuna tatminkar bir cevap bulmaya dayanır. Düşünen her insanın sormaya mecbur olduğu bu sorunun birinci kısmında materyalist izahı benimsemeyen. kendisine ve içinde yaşadığı, tabiata hakim, mutlak kudrete sahip bir yaratıcının varlığına inanan kimse, söz konusu sorunun ikinci kısmında da aynı düşünce tarzını devam ettirerek öbür alemin ölümsüzlüğünü kolaylıkla benimser. Bundan dolayı Allah'a imanla ahiret gününe iman Kur'an'da sık sık ve birlikte zikredilmek suretiyle bunun ne kadar önemli bir ilke olduğuna dikkat çekilmiştir. Dünyaya  ilk gelişinde pek aciz bir canlı olan insan, hayatının daha sonraki devrelerinde fizyolojik ve psikolojik yönden gelişip tabiatın en mükemmel varlığı haline gelir. Ondaki ruhi ve fikri gelişme devam ederek kendisinde ebediyet duygusu meydana getirir. İnsanın . iyi düşünmeden. ilk bakışta yok oluş (fena) gibi telakki ettiği ölümden korkması veya öbür aleme inanmayanlarla ona hazırlıklı olmayanların ölümden ürkmesi de bu ebediyet duygusuna bağlanabilir. O halde daha mükemmel ve ölümsüz bir alem olan ahiretin varlığını benimsemek insanın tabii yaratılışında bulunan bir özelliktir. Ancak dünya hayatının cazibesi, kişinin fıtratındaki ölümsüzlük duygusunu unutturup tabiatındaki seyri durdurabilir. Nitekim Kur'an-ı Kerim'de ahireti inkar etmenin bu gayri tabiliğine şöyle işaret edilmektedir: "İyi bilin ki Allah'ın laneti, kişileri Allah yolundan döndüren, onu eğriltmek isteyen ve ahireti inkar eden zalimlerin tepesinedir"

   Birçok ayette Allah'a imanla ahirete iman beraber zikredildiği gibi ahireti inkar edenlerin Allah'ı da inkar durumuna düştükleri ifade edilir (bk. en-Nisa 4/ 38; er-Ra'd 13/ 5) Çünkü sorguya çekileceği ve dünyada yaptıklarının karşılığını göreceği ikinci bir hayata inanmayan kimsenin Tanrı'nın varlığını kabul edişi, çoğu zaman kozmogoni anlayışının gerektirdiği felsefi bir kanaatten öteye geçemez. Felsefi kanaatler kalbin değil fikrin ürünleridir ve kişinin davranışlarına yön verme gücünden genellikle yoksundur. Emir altına girmek, davranışlarını insan üstü âlemden gelen prensiplere göre düzenlemek ve ileriki bir hayat programı çerçevesinde sorumluluk almak istemeyen insanlar, ahiret realitesini inkar ederler. Hatta buna engel olacak vicdanlarının sesini bile kısmaya çalışırlar. Kur'an-ı Kerim ahireti inkar eden bazı tipleri de kibirli ve katı yürekli olarak tasvir eder. Maddi hazıara düşkün ve bayağı arzularını tatmin için kalbini karartan, kibirli, mütecaviz, merhametsiz, yetimi itip kakan, fakire bizzat yardımcı olmadığı gibi başkaları nezdinde de bu konu için gayret göstermeyen kimse. "din günü"nü yani ahireti inkar eder. Kısa bir dünya hayatından sonra, ölümle her şeyin son bulduğunu iddia etmek, insan ruhunu sonu belirsiz bunalımlara sürükler. Düşünen kafa ve duyan gönüllerin bunu kabullenmesi kolay değildir.

   Cennet ile cehennemin ve ahiret hayatının ebediliği hemen hemen bütün İslam alimlerinin benimsediği bir husustur. Saadet yurdu olan cennetin ebediliğine itiraz edilmemekle beraber elem ve azapla dolu cehennem hayatının sona erebileceğini veya cehennem halkı­ nın azaba karşı bağışıklık kazanabileceğini ileri sürenler olmuştur. Hz. Ömer, ibn Mes'ud, Ebü Hüreyre ve Ebü Safd el-Hudrf tarafından benimsendiği rivayet edilen bu görüşe taraftar olanlar arasında ibnü'I-Arabf, ibn Teymiyye, ibn Kayyim el-Cevziyye de bulunmaktadır.

 
İsmail ERTEK Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol